YENİLER

20 Şubat 2015 Cuma

Milet Antik Kenti


Günümüzden 2000 yıl önce Söke ovası tamamen bir deniz, Bafa gölü de bir koy şeklinde idi. Bu deniz kenarlarında antik çağın en güzel kentlerinden Milet, Priene ve Didim yer alıyordu. Büyük Menderes Irmağı ( Maiandros ) zamanla taşıdığı alüvyonlar ile; ilk önce Priene önündeki denizi daha sonrada Milet ve Lade Adası'nı da içine alan alttaki resimde görülen tüm bölgeyi doldurmuştur.
Aynı dönemlerde Efes' de deniz kenarında iken, zamanla ön tarafı dolarak günümüzde ki halini almıştır.

Milet' ismi mitolojik açıdan "Apollon" ile ilgilidir. Apollon ile Girit Kralı `Minos' un kızı `kakallis' Akakallis'in üç çocuğundan biri olan `Miletos'a, Minos' un kötülük yapmaması için onu dağa bırakır. Çocuğa kurtlar bakar. Daha sonra çobanların büyüttükleri Miletos, Anadolu'ya , gelerek Menderes Nehri'nin kızı `Kyane' ıle evlenerek `Miletos' şehrini kurar. Milet M.Ö 7 ve 6 yy.'da en parlak dönemini yaşamıştır.


Miletliler, özellikle M.Ö. 6.yy.'da deniz ticaretini ele geçirmelerinden sonra Akdeniz ve Karadeniz'de kurdukları koloniler sayesinde etkinliklerini çoğaltmış ve zenginleşmişlerdir. Giderek Milet, İyon dünyasının başkenti haline gelmiştir. Plinus' un bildirdiğine göre Milet Kenti yaklaşık 90 koloni kurmuştur. Bunların arasında "Sinop" , "Trabzon"; Giresun' gibi şehirler vardır Milet . Lade Deniz Savaşı'na 80 gemi ile katılmış tüm donanmasını yitirmiş ve zaferi kazanan Persler M. Ö. 494'de kenti bu arada Apollon Mabedi'ni de yakıp yıkmışlardır. Klasik dönemde önemi büyük ölçüde azalmış olmasına karşın Milet Hellenistik Dönem'in ticaret, sanat ve bilim alanında başta gelen merkezlerden biri olmuştur. Roma çağında bağımsız bir kent olarak `Asia Eyaleti' nin yani `Batı Anadolu'nun belli başlı metropollerinden biri sayılmıştır. `Laimos Ktirfezi'nin, M.5.3 yy.'da dolması üzerine körfez çevresindeki Priene', `Myus' `Herakleia' gibi kıyı kentleriyle birlikte Milet de sönükleşmiş ve küçülmeye başlamıştır. `Bizans çağında küçük bir köye dönüşmüştür.


M.S. 1071 `Malazgirt' zaferinden sonra `Türkler ` Ege kıyılarına geldiler. O dönemde Bizans Mileti kendi sınırları içine almış ise de Karia'daki `Menteşeoğulları Beyleri'nden `Orhan' Milet'de kendi adına sikke bastırarak şehrin adını `PLATA' (Bugünkü BALAT) diye yazdırmıştır. Osmanlı Padişahı II. Murat, Menteşeoglu Beyliği' ne son verince Platia `Osmanlı idaresıne geçmiştir. Balat da 1369 yılına kadar bir bağımsız 'Metropolit vardı Bu yıldan sonra Metropolit, `Afrodisias'a taşınmıştır.

Felsefe Tarihinde Milet'in Yeri

6. y.y. Eski Yunan Kent Devletleri'nde,
a) Kölelerin sanayide yaygın bir biçimde kullanıldığı,
b) Paranın mal değişiminde ana değer olduğu,
c) Tarımsal kesimde yapılan reformların soyluların gücünü kırdığı,
d) Sanayici ve tüccarın siyasal iktidarı ele geçirdiği yüzyıldır.

Köleler 6. y.y. 'dan önce savaş tutsakları olarak egemen soyluların ev hizmetlerinde ve çiftliklerinde kullanılıyordu. Akdeniz'de Fenikelilerle sürdürülen ticari rekabete paralel olarak büyüyen ekonomi, sanayide ve ticarette de köle kullanımı gerektirmiştir; maden ocaklarında,. tersanelerde, silah, araç gereç, şarap ve süs eşyası yapan atölyelerde, gemilerin yürütülmesinde köle kullanımı sanayici ve tüccarın büyüyen sermayesinin doğurduğu gereksinimleri karşılarken iktidarı ele geçirmesine de yardımcı olmuştur. Özellikle 7. y.y.'dan sonra köleler herhangi bir mal gibi para ile satılmaya başlamıştır. Köleci tüccarlar için Trakya ve Rusya köle bulmada geniş kaynak topraklar olmuştur. Köleler bir yandan sanayici ve tüccarlar tarafından üretimde kullanılırken diğer yandan da yeni bir ticarete konu olarak tüccarlara tatlı karlar bırakan, alınıp satılan ve çok aranan bir mal değeri kazandılar. Köleler sayesinde Yunanlı sanayici, hammaddeden işlenmiş araç gerece kadar her türlü ürünü çok ucuz elde etti : Yunanlı tüccar ise ürünlerin pazarlaması aşamasında Fenikeli rakiplerine karşı durabildi. Kölelerin yaygın biçimde kullanılması paranın kullanılması ile aynı zamana rastlar.


Sikke ilk kez M.Ö. 7. y.y. İyonlar'a doğudan komşu olan Lidyalılar tarafından kullanıldı; daha sonra İyonlar, adalar halkı ve Atikalılar tarafından benimsendi. Doğu ülkelerinde ise çok sonra, İran Kralı Darius zamanında kullanılmaya başlandı. Parasal ekonomi beraberinde yeni bir yaşama biçimi ve o yüzyıla kadar duyulmamış yeni gereksinimler getirdi . Bu gereksinimlerin siyasal ve sosyal nitelikli olanları kanlı ayaklanmalar biçiminde başlayarak iktidarın sanayici ve tüccardan yana el değiştirmesi ile sonuçlandı.

Özellikle 7. y.y. İyonya ve Atika'da birbirini izleyen Hükümet darbeleri, devrimler ve reformlar yüzyılıdır. Oligarşik yönetimler ya Tiranlar'ın militarist darbeleri ile çökmüş yada bir sıra reformlarla göçüp gitmiştir. Tiran'lar genellikle soyluları savunan Eski Yunanlı yazarların, tiyatro ve şiirlerinde kanlı zalimler olarak gösterilir; gerçekte ise, tarih, Tiranlar'ın eli ile sanayi ve ticaretteki gelişmeyle çatışan eski kurumları yeni oluşan , büyüyen ekonominin bütün yükünü taşıyan sınıf ve tabakalar yararına temizlemiştir. Tiranlar'ı genellikle köleci demokratik yapıyı kuran siyasal ve sosyal reformlar izlemiştir. Reformları uygulayan 'nomotes'lerin en ünlüleri Solon ve Kleitenes dir.
Bütün bu kanlı ayaklanmalar ve devrimler, Yunan Kent Devletleri'nin bir bölümünde, sanayici ve tüccarın egemen olduğu İlk Çağ'ın ünlü köleci demokrasilerinin kurulması ile sonuçlandı. Demokratik yapı tüm siyasal özgürlükler ile beraber o çağa kadar hiçbir toplumda görülmemiş olan bilimsel araştırma ve düşünce özgürlüğünü de getirdi.Bilimsel araştırma özgürlüğü diğer tüm özgürlükler gibi yeni toplumun en temel , gereksinimlerinden birine yanıt olarak kurumlaştı. ye felsefenin doğuşunu hazırladı.


Yeni egemen güçler, sanayici ve tüccarlar, topluma kendileri için ölüm kalım sorunu olan bir gerekirlilikten hareketle , kendi bilim anlayışlarını dikte ettiler. Eski Yunanlı sanayici ve tüccara dünya pazarlarını eline geçirebilmesi, başta Fenikeliler olmak üzere diğer tüm rakiplerini ezebilmesi için artık yeni bir tür bilgi gerekliydi; yalnızca kör tecrübeye dayanan eski bilgilerle yetinemezdi. Onlara gerekli olan olaylar arasındaki nedensel bağı, doğadaki olayları belirleyen yasa ve ilkeleri kavramlaştıran matematik formülasyonunu kuran kuramsal araştırmalardı. Çünkü madenleri en verimli bir biçimde ve büyük miktarlarda çıkarabilmek, arıtmak , işlemek, bunları araç gereç ve silaha dönüştürebilmek için , maddenin temel determinasyonlarını bulmak, bunları kavramlar ve formüller biçiminde saptamak gerekiyordu. Aynı biçimle madenleri, mamul veya yarı-mamul ürünleri Karadeniz'den Cebelitarık'a kadar uzanan bir deniz trafiği içerisinde taşıyabilecek yeterlilikte gemilerin yapımını sağlayacak; bu büyük çaplı ticaretin güvenliği için denizlerin ve kıyıların gizlerini açıklayacak; gidilecek yönün ve bulunulan yerin sağlıklı olarak saptanabilmesi için dünyanın ve yıldızların hareketlerini doğru olarak verecek yeni bir bilme biçimine, yeni bir araştırma yöntemine gereksinme, oluşan demokratik sosyal yapının kaçınılmaz ürünü oldu.
Bu nedenlerden ötürü felsefe, kendisini yaşamın kaçınılmaz bir gereksinimi kılan ilk demokratik toplumda doğdu.

Felsefenin iyonyada başlaması tarihsel bir rastlantının ürünü değil tarihsel bir zorunluluğun sonucudur. Ege Kent Devletleri sosyo ekonomik gelişimlerini ayrı zaman dilimleri içerisinde tamamlamışlardır. Yeni ekonominin doğurduğu yeni köleci demokrat toplum, ilk önce İyonya'da görülmüştür. İyon Kent Devletleri içerisinde de M.Ö. 6. y.y.'da diğerlerine göre hem bir büyük üretim merkezi hem de bir ticaret limanı olan Milet, ilk filozofu Thales'i yetiştirmek onurunu sosyo ekonomik yapısındaki gelişimin önceliğine borçludur. İranlılar İyonya'yı işgal edene kadar filozoflar İyonya'nın büyük ticaret ve sanayi merkezlerinde yetişmişlerdir. İran işgalinden sonra İyonya'da tarihin ilk demokrasisi ve ticaret toplumları ile beraber felsefe de son bulmuştur.

Atika Yarımadası'ndaki Yunan Kent Devletleri içerisinde bile bu yeni tür bilgi, felsefe, ancak yeni ekonomik yapının, yeni demokratik toplumun oluştuğu kent devletlerinde gelişmiş, yeni sorunlara yeni çözümler getirebilmiştir. Örneğin İyonya'nın İranlılar tarafından çiğnenmesinden sonra Atika Yarımadası'nda, Miletin sosyo ekonomik gelişim sürecine benzer bir gelişim süreci geçiren Atina kenti, felsefenin geliştiği önemli bir bilim merkezi olmuştur. Sanayici ve tüccar egemenliğindeki demokratik Atina'da sanat ve felsefe büyük atılımlar yapar; gelişirken, köleci demokrasiyi kuracak olan toplumsal güçleri barbarca ezen militarist bir kıliğin yönetimdeki İsparta'da hiçbir felsefe ve sanat başarısı gözlenmez .Çünkü İsparta yaşamı, sanata, felsefe'ye gereksinim doğuracak toplumsal bazdan yoksundur.

Yorum Gönder

 
Telif hakkı © 2015 Bu Sitenin Tüm Hakları Saklıdır.. Gelenler Güncel Platform Paylaşınız Sitemiz Hergün Günceldir.